Deniz bir yandan hazırlanırken bir yandan da yaşamın manasızlığını düşünüyordu. Hayata incecik bağlarla tutunuyoruz...
Üstüne siyah vücuduna oturan bir elbise giyecekti sonra bunun çok resmi oalcağını düşünüp onun yerine daha bahara uygun bir şeyler giyinmek istedi, renkli bir etek, bir gömlek, biraz topuklu yuvarkal burun deri ayakkabılar ve ufak bir çanta. Eteği tam baha gibiydi, çiçekler açmıştı, kır çiçekleri. Aynanın karşısında yaptığı denemeden memnundu. Saatine baktı, daha çok erkendi, biraz uyusa iyi olacaktı. Elbiselerini çıkardı, köşeye koydu. Yatağına girdi, yarın saatliğine bir uyku ona çok iyi gelecekti.
Ter içinde uyandı, gördüğü kabuslar bir türlü peşini bırakmamış, huzurlu yarım saatlik bir uyku yerine iki saat boyunca uyku ile uyanıklık arasında sıkışığ korkunç kabuslar görmüştü ve maalesef kabuslarının içinde Kemal de vardı. Normalde batıl inançlı biri değildi ama rüyaları hep çıkardı. Bu sefer gördüğü kabuslardan hatırladığı sahne evinin banyosunda bekleyen oyuncak ayı canavarlarıydı, Kemal yedikleri yemekten sonra ellerini yıkamak için lavaboya giderken Deniz arkasından mahsun bir şekilde bakıyordu. Normalde yemek masasından banyoyu görmesi mümkün değildi ama rüyasında görüyordu, Kemal'in içeriye girmesi ile beraber oyuncak ayı canavarları, sivri pençeleri ve dişlileriyle onu ele geçiriiyorlardı ve o da artık onlar gibi oluyordu ve banyoya onu çağırıyorlardı. Kendine gelemedi bir süre yatağında öylee oturdu, o kadar terlemişti ki üşüdü biraz sonra elini yüzünü yıkamaya banyoya gitti, biraz şüpheli. Uzun süredir böyle bir rüya görmemişti, işin garip yanı bu rüyanın gerçekleşme ihtimali sıfırdı. Sıfır.
Share this article with your friends.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme